8 Aralık 2013 Pazar

yağmur bir şehri recmettikten çok sonra

bir keşiş elinde hesap makinesi
alnında ter içinde telâş
heybesinden damlarken taş
mevzuatlar dedi, mevzuatlar
hayata fâni oluyor bir mezarlıkta
keşiş bir taş aldı ağzına çiğnedi
annesi ona tanımadığın kelimelerle konuşma dedi
susarak denedi denenmemiş ne varsa
heybesinde azığı, azığı sırtında
kendisini öperken gördüm onu keşiş dağında
geçtim çemenin toprağı öptüğü yerden
geçtim hükmü verilmiş çenelerden
geçtim çamura bulanmış gecelerden
geçer akçe geçmez zaman burada
mesela ben -bir sabahın yakınıyım.
yılda bir şehre iner biriktirdiğim kelimelerle
ağır yaralar alırım bir rüyaya
gidip de dönmeyenlerden
tam olarak burada ayrılırım
renkleri saymaya çalışıyorlar
hesap makinesi ellerinde
ve ne duysalar anlamaya çalışıyorlar
buzdolaplarının alt gözü meyve veriyor
rabbim bu ne büyük bir mucize
anlattıkça leke alıyor hâl
bu aslında bir tümdengidim
ve giderken de yine bir ah ile
bu alemi mihrim'ah ettim
dilin lal olsun tellal
dilin lal olsun tellal
dilim lal olsun tellal

22 Ekim 2013 Salı

1981′de neler oldu?

korkma sönmez’i okuyordum sahnede gözlerim çakmak
ıslak sakallar içindeki babama bakarak
kulaklarıma taşıyordu kan karlı bir şubat çiliyordu
evren paşaya yanıktı örtmen kolonya içiyordu

korkma sönmez’i bağırıyordum gözlerim çalık
tarih ve anksiyete, devlet ve kalabalık
bir bir aşıyordum siperleri derin bir uyku gibi
sönmezdim korkmuyordum arife’yi sevmekten artık
 
                                       -ahmet murat

9 Ekim 2013 Çarşamba

klas duruş



"yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim."

7 Ekim 2013 Pazartesi

son mürteci

benden sonrası uçurum güzelim
ilerisi uçurum
küreselleşme mi desem
üç vakitte darbe mi
çağdaş harâmiler keser yolumu
.................................

ben yola gelmem güzelim
benden sonrası kalkınma güzelim
çağdaş uygarlık
herpes, feminizm, AIDS
bol sayıda cinsel organ
sanal aşklar meyva vermez
bebekler silikon emmez güzelim
benden sonrası amerika güzelim
marihuana mı desem
kokain mi
cola mı
ne çıkarsa bahtına
glastnost
prestroika
postal sesleri kutsar zulmü
kötü sonlanır masallar
gökten üç bomba düşer
atom
napalm
kimyasal ölüm
ölü çocuklar büyümez
ve şarkı söylemez güzelim
herkese demokrasi güzelim
herkese cop
bir ülke kurşun asker
robocop
zenciler birbirine benzer güzelim
....................

klu klux klan
klu klux klan
ötesi tufan
firavun
kârun
hâmân
yılanlar fili yutmaz
yalan güzelim

benden sonrası arabesk güzelim
"bir teselli ver"
"batsın bu dünya"
çiçekli bahçemiz artık beton güzelim
orada bir köy yok artık
bizim köyümüz yok
kent ve deniz
mürteciyim
mürtecisin
mürteciyiz

.............................
gidiyorum güzelim
ağlamaksa ağlamak gülmekse gülmek
bensiz kalsın yeryüzü
susuz kalsın çiçek
hiçbir şey istemiyorum
hiçbir şey
ne beethoven
ne çağdaşlık
I am sorry güzelim
One way ticket

                 bülent sönmez

29 Eylül 2013 Pazar

geceye yakılmış parçalar


planör

sana uçak alamıyorsam türkiye ekonomisi kötü gidiyor demektir
ama düşün ve unut hemen şimdi, bisiklet ölüme inandırmaz insanı
sana uçak almak da istemem, motorların sesindeki aldatır bizi
kekeleyen acil iniş çağrısı kesinkes devrimdir
yanlış durakta inmiş iki eski dost olabiliriz, buysa çok güzel
odalara sığamazsak kardeşlik ne güne duruyor
ürpermek ebediyettir, kaç buradan
şizofreni hırkaları dikiyor mühendisler son hızla
giyince unutuyorsun, ben de kendimde bir şey var sanırdım
bir şey, kaset kapaklarını şenlendiren sezen resmi gibi ayıp
depresyon fırkası buna inanıyor
sonbaharla gelen melankoli üzülmeni istemiyor
sana saçlarını tara dersem rüzgarda atlılar geliyordur
ay karanlıkta incecik ve çok acayip, deli olursun
benim suskunluğuma katılırsan bunun da bir anlamı olur
ey çocukluğumdan kalma altıpatlarlar
ey atasözü söyleyen kadınlar birden yaşlanırlar
çık da gel, kibirli ve çok kabahatli
yalnız yürürken yakışıklı, geberesiye hora tepmek isteyen ben
sen benle çıkart şu güzelliğini, çok fazla
çok fazla kaldır at saçlarını sevinmek için, çıldırasıya kitap okumak için
alabildiğine yeryüzünün kardeşi avuçlarımdaki ter, bakışlarımdaki bozgun
sana sevgimi grafikle anlatacağım artık
unutulmak için bile üşeniyorum şimdilerde
dünya resmen normal değil, bana inanma
ama şuna inan
aşağıdaki grafiğe bakan olayı anlayacaktır, diyorsa birileri
tamam, hepimiz delirmişiz
hepimiz başlığı yanlış okumuşuz demek ki
pe sayısı, pi sayısı
lan bana ne deme
ör sen saçlarını
uçakları yüksele yüksele
batan bir dünyaya uzat yine de saçlarını
eski karizmam yerine gelirse bir bilet alırız, tek gidiş
dönemezsek, türkiye tarihi acıları ansiklopedisinde bir madde verirler bize
biri esmerdi, şair
birinin saçları uzamış da uzamış
karma ekonominin baş belası iki anarşist yaşamış

                                mustafa akar

25 Eylül 2013 Çarşamba

geceye yakılmış parçalar


düş

sen düşmezsen bana
ben şirke düşerim
Eloğlu çaput bağlar
ben greve giderim
amin derim, o an şartlar değişir
elimi yüzüne bulaştırdım, olsun
bu biraz sosyal adaletsizliktir
dünya malını bölüşelim
benim payım senindir
-bu aramızda kalsın
bir hikaye bir film bir hayat kuralım
şimdi buraya birkaç durak
-aklımızı kaçıralım
nasipten öte köy düşün
bütün parmak hesapları seni bana getirir
pratikte Rabbim sen ne büyüksün

24 Eylül 2013 Salı

geceye yakılmış parçalar


ruknettin'in kalbi için kehanetler

...
hep böyle midir
kalbin hep yavaş mıdır ruknettin?
aynalar sana bir savaş mıdır ruknettin?
yarin dudaklarından trenler geçer de
kalbinin istasyonunda durmaz mı
sen hiç satrançta yenilmez misin
atına binip hep gider misin
bilmez misin atından ayrı düşen bir vezir
zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı
ve nihayet şahlar da aynalardan geçer
bir sen mi kalırsın bu rüyada ruknettin?
herhalde hep böyledir
bu dünya sevenlere bir tuzaktır ruknettin
...
                             kemâl sayar

21 Eylül 2013 Cumartesi

klas duruş



Yorulduk. Âdem ile Havva'nın dünyaya inişlerinden beri durmadan yürüyoruz. -Nuri Pakdil


19 Eylül 2013 Perşembe

ötesini söylemeyeceğim

...

Ben yağmuru çok seviyorum Bay Yabancı
Sizin ıslak saçlarınızı hiç sevmiyorum
Tunusluların saçlarına benzemiyor sizin saçlarınız
Bizim saçlarımıza benzemiyor sizin saçlarınız
Ben karayım beni de amcamın oğlu seviyor
Sizin o kadını sevmiyor Süleyman
Süleyman benden başka kimseyi sevmiyor
Ben de onu seviyorum
Onu ve bizim evi seviyorum
Bizim evin her tarafı tahtadandır
Ayrıca matmazelin üzerine
Bir akrep atabileceğimi de düşünün
Tam karnının beyaz yerinden tutarsanız bir şey yapmaz
Ama onu Matmazel bilmez ki o tam kuyruğundan tutar
Sizin Matmazel bir ölse siz onu bir daha göremezsiniz
Halbuki bizim ölülerimizi teyzem görüyor
Onlarla konuşuyor onlara ekmek veriyor
Onlar ekmek yiyor anladın mı Bay Yabancı
Matmazel bir ölse ona kimse ekmek vermez
Onun için gidip şapkalarınızı da beraber götürün
Melekler bir demir parçasının üzerine oturmuşlar
Her biri bir damla atıyor aşağıya
İşte yağmur bunun için yağıyor
Ben bunun için yağmuru seviyorum
Yağmur bizim için yağıyor
Çalılar için Süleymanın tabancası için
Kalkıp gidin kırmızı kiremitler üzerine
Bizim tahta evin üzerine yağmur yağıyor 

             
                               Sezai Karakoç

16 Eylül 2013 Pazartesi

giderken söylenmiştir

I
bakın ne diyorum, dünya
sekerek yürüyor, gözümden düştü ya
seviyorum aklımın almadığı şeyleri
titriyorum emin olduğum zaman
evlerin ev halkının ve devletlerin
gidiyorum bıraktığı boşluktan
nefes alıp emek veren, insan görünce kaçan
gereksiz harcamalar gibi herkesin
canını sıkan ve sonra bakan
gidiyorum, bu kesin.
II
toprağım ben, dünyanın kök saldığı
ancak uyurken Rabbime nazım geçer
dünyayı, o görkemli hastayı
belki bir rüzgar eser beni görmeye
diyerek bekledim ve düşündüm ki
gözlerim kalacak benden geriye
suyu görünce susan bir anneyle bir baba
gibi yaşadım bir kabuğun altında,
dedim bir şey gösterin isim koyacak
bir şey gösterin, şaşırsın bana
III
bu kadar mezarın arasında ne büyür
ey ölüm, gel otur şuraya ve düşün
sözcük yapımında kullanılan
bir şeydir senin gülüşün
herkes güzeldir sustuğu kadar
sen de güzelsin, bu mümkün
ne kaldı geriye aslına uygun olan,
tutumlu güneş, girişken gün
gibi sen kaldın, eli ekmek tutan
bir bahçe kadar düzgün
İbrahim Tenekeci

14 Eylül 2013 Cumartesi

fariza

terziliğe hevesim çocuk yaşlarda başladı
ve bitti
İdris ne güzel bir isim
ben yoktum, annem ördü beni
bak ellerim laik bir kesim

bazı gözyaşı bazı gülsuyu
avucumla açmışım tanrıya
bir kadavrayla fotoğraf çektirebilmenin
mutluluğu içi içine sığmıyor
dışından fal okuyorsun
doktorlar röntgen
ve herşeyin yakınken sonu
bir adım daha yaklaşmış oluyoruz

tebessümle yanyana geliyor imza
bildiğim ne kadar doğru varsa
putumu balçıkla sıvadım
hibe ettim bankaya

öksürerek avuçlarında
cebindeki mendillere kan biriktiriyorsun
biliyorum, borcu kan ödeyebilir
hamdüsenaları bir yana bırakırsak
tam teşekkürlü hastaneler sana ne verebilir

ellerimde şifa yok dokunduğum dal kurur zaten
göbeği kesilmemiş bir çocuğa
yüzü kireçlenmiş, elleri gerici
dudağını ileri iterek yanağını geri çekti
sus işareti
bir hemşiranım etti
üç günlük devlet kurum kuruş ve kuruluşlarına
küskünlüğüm bu yüzden

ne zor kadınlar için ölüm
hele ki ölmemek için canlarını verirken
sıralanmış birçok söz köprüden geçiyor
ölüm en çok bir şiir içinde
bir şiir için de ölüm afili duruyor

12 Eylül 2013 Perşembe

nehirler boyunca

ey bütün nehirlerin en kadim hikayesi
ey dicle ey fırat
ey akan orduların sonsuzluk sesi
bize selahaddin eyyubi'yi anlat
taşsın artık sulardan yüzyılların öfkesi

ey zülfikar ey şaha kalkan at
ey her şeyden vazgeçmenin büyük hevesi
bize imam ali'yi anlat

birikti birikeceği kadar acılar ey hilalin ülkesi
kan nehir nehir can alev alev ve hüzün kat kat
ey aşkın ve özgürlüğün kölesi
işte yaklaşıyor beklenen saat
ey ebuzeran
ey isyanın en delisi
işte meydan
işte sırat

ey bütün nehirlerin bildiği en eski dil
ey nil
yine çöllerdeyiz yine gece yine kandan bir ayaz
yeniden kalbimize eğil
ses versin seyyid kutub, ömer muhtar, malik el şahbaz
ses versin kafkasya'dan kartal şeyh şamil
ve savaş meydanında meleklerle saf saf son namaz
ey aşktan gelen kuşlar ey ebabil
artık canlarımız hiçbir zindana sığmaz
artık intikam vakti ey kardeşim habil

ey bütün zamanların çıldırtan gözyaşları
şimdi bir tek damlanla tufandır yüreğimiz
şimdi kıyam
şimdi aşk
şimdi secdedeyiz

şimdi sonsuz sabah öncesi bu son akşamda
kar yağar yağar kan akar akar yeni bir bahar olur
mekke'de kudüs'te bağdat'da şam'da
aşk bir gün her yerde iktidar olur
yeniden buluşuruz mescidiaksa'da beytülharam'da
yetime yoksula iman yine yar olur
hayat var ey ebuzeran hak için intikamda
vur karanlığa şimdi Allah için vur
birazdan ta içimizde yağar yepyeni bir yağmur
ey bütün nehirlerin kıskandığı kevser ey tesnim
artık aşk için akan kanlarımız sana teslim
şafaktır birazdan nur içinde nur

durun selama durun bu son ordudur
ey şehadet ey iftar vakti sonsuzluk orucunun
"inna lillahi ve inna ileyhi raciun"
           
                                   Sıtkı Caney 

10 Eylül 2013 Salı

gelmeyen günün yası

                                                                                         -esma'ya
buraya bunca acıyı kim bıraktı
yaşamadı demesinler diye yaşadım
hep bir kandırılmışlık hissi
hep bir başa dönememe endişesi
dayanamadım yüzümü döküp geldim
şarkı da özledim şavkı da
parfüm yağıyordu şehirlerime
anlatırım, atalarım yaşlanmadı eskidi

yıllarca beslendiğim dut yaprağı
öpülmüş nice parmaklar havada
rüzgar huzur getirir ağır aksak gece
zuhur eden cüzdanımda hurma çekirdeği
ve canımdan can esma'nın sabıka kaydı
hayatın topuğumuzu vurduğundandır belki

hayat ki ne zaman koştur koştur
bir çocuğun gözünde dünya
yeterince büyümüş il olunmuştur
bana ekmeğimi ver rab
düşen şu mısrayı yerden kaldır
yazı varsa ki alnımdadır
gönlündekini nasıralı ellerime yazdır

bana gönül koy, medet
beni huzurundan kov, medet
beni yerden yere vur, medet
beni olmazlara sür, medet
semerkand adeviyye ahlat
rab bana çemberimi tamamlat